top of page

Tango Müziği'nin İlahları-2 "OSVALDO PUGLIESE"

Yazar: Emrah Altıkulaç

Sevdalınız komünisttir,

On yıldan beri hapistir,

Yatar Bursa kalesinde.

Hapis ammâ, zincirini kırmış yatar,

En âlâ mertebeye ermiş yatar,

Yatar Bursa kalesinde.

Memleket toprağındadır kökü,

Bedreddin gibi taşır yükü,

Yatar Bursa kalesinde.

Yüreği delinip batmadan,

Şarkısı tükenip bitmeden,

Cennetini kaybetmeden,

Yatar Bursa kalesinde.


Tangonun komünistini bu memleketin en güzel abilerinden Nazım Hikmet’le selamlıyorum. Pugliese 1905 doğumlu, Nazım 1902. Yaşadıkları sürece yolları hiç kesişti mi bilmem ama onların bu güzelim gökyüzünün altına uğramış olmalarından fazlaca memnun olan ben, onları aynı satırlarda buluşturmadan edemem. Kim bilir belki de kesişmiştir yolları. Nazım Prag’da, Kafe Slavia’da Vltava suyuna dalıp gitmiş kahvesini yudumlarken fonda Remembranzes çalmıştır belki. Sonra kalemine sarılmıştır Nazım.


 

Slavya kahvesinde oturan dostum Tavfer'le,

Vıltava suyuna karşı oturup,

Tatlı tatlı yarenliği severim

Hele sabahları hele baharda.


Hele sabahları hele baharda

Konuşurken dalar dalar gideriz

Bir yitirir bir buluruz birbirimizi.

Hele sabahları hele baharda.


Pırağ şehri yaldızlı bir dumandır

Ve kızıl, kocaman bir elma gibi.

Nezval geçer taze çıkmış kabrinden

Paramparça yüreği de elinde

Ve Orhan Veli'yle karşılaşırlar

Urumeli Hisarından gelir o

Ve telli kavağa benzer Orhan’ım

Yüreciği delik deşik onun da.

Biz de aynı loncadanız biliriz Tavfer

Zanaatların en kanlısı şairlik

Sırların sırrını öğrenmek için

Yüreğini yiyeceksin, yedireceksin.


Pırağ şehri yaldızlı bir dumandır

Vıltava suyunun köpüklerine

Martı kuşlarıyla gelir İstanbul...

Lejyonerler köprüsüne gidelim Tavfer

Martı kuşlarına ekmek verelim.”


 


Nazım, Pugliese, şiir, tango, İstanbul, Prag… Konumuzun dışında ama bir de Prag var tabi nasıl anlatsam? Prag insan eliyle yaratılmış mucizenin şehri. Nazım şiirin mucizesi, Pugliese müziğin. Gelin Nazım’la Pugliese’nin yollarını kesiştirelim. Nazım’la Pugliese’nin yolu kesişmiştir bana güvenin. Tamam, esas derdime dönüyorum. Fark ettiniz mi bilmem ama Pugliese’nin müziği, Nazım’ın dizeleri hüzün kokuyor. Pugliese’nin Remembranzas’ını dinlerken içimizde akan sızı, Nazım’ın Hasret’ini okurken de akıyor. Nazım bizim toprakların yerleşik yabancısı, Pugliese tangonun. Öyleyse pek tabi, Nazım Hikmet şiirleri okuyarak Pugliese müziğini hissedebiliriz. Mesela Vatan Haini ve La Yumba, aynı isyankârlıkta.


Nazım Hikmet üzerinden Pugliese’yi öğrenmek, mümkün mü? Pek tabi. İlk bakışta tuhaf geliyor farkındayım ama neden olmasın? Malzemesi ne olursa olsun sanat dediğimiz şey duyguların ifadesi değilse nedir? Kimi taşa kazır isyanını kimi dizesine kimi melodisine. Duyguların kardeşliğine inanalım sevgili okur. Pugliese ve Nazım kardeştir, akrabalıkları “aynı kitaba baş eğmişlik”lerinden gelir. Hem aynı kitaba baş eğmiş olmasalardı Pugliese orkestrasını kolektif yürütüp kazancı bölüşürken Nazım: “Yârin yanağından gayrı her şeyde hep beraber” der miydi?


Tangoya adım attığım ilk andan itibaren tangonun müziği yakamı bırakmadı, gerçi ben de onu bırakmak niyetinde olmadım hiç. Bütün orkestralar muazzam ama benim gönlüm biraz Pugliese’den yana. Pugliese’nin biyografisini yazabilecek miyim, bilmiyorum bir de marifetmiş gibi Nazım’ı ekledim. İkisi de öylesine büyük, ikisi de öylesine derin.

Neden Pugliese ve Nazım bu derece değerli, neden bu yazıda yan yanalar? Meslek hastalığı, sözcüklere tapıyorum. Kimi sohbet anlarında konu sözcüklere geldiğinde “Türkçenin en güzel sözcüğü”nü sorup çeşitli cevaplar alıyorum. Kendimizi ifade ederken seçtiğimiz sözcüklerle kendi resmimizi çiziyoruz çok farkında olmadan. Bu sebeple sözcüklerine hâkim olduğumuz insanların hikâyelerine dâhil oluyoruz, insana dair her şey işte tam da burada başlıyor. Biraz dikkat sevgili okur Nazım’la Pugliese’nin duruşları bir, hayata bakışları bir; hisleri bir, hissettikleri bir, sözleri bir, hikâyeleri bir…

“Türkçenin En Güzel Sözcükleri” listesinde benim liste başımda “emek” var. Bu güzelim gökyüzünün altında insan alınterinin karıştığı ve güzel olmayan ne var? Bir tarafta emeği paylaştığı orkestrasına alınterinin bedelini bölüştüren Pugliese, diğer tarafta “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/Ve bir orman gibi kardeşçesine” diyen Nazım. Dostlar, bir şeyin farkına varalım. Bugün içimizi kanatan her ne varsa sebebi Pugliese gibi ustaların emeğe verdiği değeri unutmamız, Nazım’ın kardeşlik hasretini umursamayışımız. Ama enseyi karartmayalım, onların ruhlarını taşıyan insanlar da yok değil. Puglieseler, Nazımlar, o güzelim insanlar eksik olmasın, hep var olsunlar!


Yazı yazmak sahilden küreklere asılıp engin denizlere açılmak gibi, biraz korkutucu ama bir o kadar sonsuz, bir o kadar sınırsız… Pugliese, Nazım, emek, alınteri, kardeşlik, sevgi… Bu sözcükler önümde engin bir deniz. Komünistlerden yola çıktık, emekle kesişti yolumuz. Bu sebepten Brecht’i anmadan olmaz, emeğin yüce değerini onun kadar güzel anlatan olmadı bugüne dek.


 

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?

Kitaplar yalnız kralların adını yazar.

Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?

Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,

Kim yapmış Babil’i her seferinde?

Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar


Altınlar içinde yüzen Lima’nın?

Ne oldular dersin duvarcılar

Çin Seddi bitince?

Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!

Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?

Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?

Yok muydu saraylardan başka oturacak yer

Dillere destan olmuş koca Bizans’ta?

Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile,

Boğulurken insanlar

Uluyan denizde bir gece yarısı,

Bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.

Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?

Tek başına mı aldıydı orayı?

Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar?

E bir aşçı olsun yok muydu yanında?

İspanyalı Filip ağladı derler

Batınca tekmil filosu.

Ondan başkası ağlamadı mı?

Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış?

Yok muydu ondan başka kazanan?

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.

Ama pişiren kim zafer aşını?

Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.

Ama ödeyen kimler harcanan paraları?

İşte bir sürü olay sana

Ve bir sürü soru.

 

Yedi kapılı Teb şehri… Mısır’daki değil, Antik Yunan’daki Teb, daha doğrusu Thebai. Oidipus’un kardeşlerine baba olduğu lanetli şehir, oğullarının taht için birbirini öldürdüğü şehir. Thebai’nin yedi kapısında öldürülen yedi büyük Argos komutanı, Atina’da yakılan yedi büyük ateş… Komutanların yakılışı, komutanlardan birinin sevdalısının dayanamayıp kendini ateşe atışı, sevda üzre belki ilk intihar. İki sevgilinin küllerinin birbirine karışımı. Sonra Bernard Shaw vasiyeti ve Nazım Hikmet şiiri.


 


Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mı zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

İyisi mi, beni yaktırırsın,

odanda ocağın üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf, beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin...

Fedakârlığımı anlıyorsun :

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sen de ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orda beraber yaşarız

külümün içinde külün,

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar...

Ama biz

o zamana kadar

o kadar

karışacağız

ki birbirimize,

atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz

yan yana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

sapında muhakkak

iki çiçek açacak :

biri sen

biri de ben.

Ben

daha ölümü düşünmüyorum.

Ben daha bir çocuk doğuracağım.

Hayat taşıyor içimden.

Kaynıyor kanım.

Yaşayacağım, ama çok, pek çok,

ama sen de beraber.

Ama ölüm de korkutmuyor beni.

Yalnız pek sevimsiz buluyorum

bizim cenaze şeklini.

Ben ölünceye kadar da

bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?

İçimden bir şey:

belki diyor.


 

Edebiyat ve müzik iki kardeş, etle tırnak gibi, ayrılmaz ikili. Yolculuğumuza Bursa Kalesinden çıktık, Prag’da, Kafe Slavia’da soluklandık. Kulağımızda Pugliese ezgisi, dilimizde Nazım Hikmet dizesi… ”Martı kuşlarına ekmek verdik.”, Brecht’i dinledik. Yakıldık, toprak olduk, bir çiçeğin dalında yeniden doğduk… Sanat iyileştirir, sanat güzelleştirir. Gelin sıkı sıkı sarılalım, Pugliese’nin ezgilerinde kaybolalım…


 
OSVALDO PUGLIESE


Hayatı


Osvaldo Pedro Pugliese tango dramatizminin en büyük ustası, piyanist, besteci.

Pugliese 02 Aralık 1905’te Buenos Aires’in Villa Crespo semtinde müzisyen bir aileye doğar. Ayakkabı

endüstrisinde çalışan baba flütçü olarak çeşitli Quartet’lerde yer alır. İki ağabeyi keman çalar. Pugliese müziğe kemanla başlar ancak gönlü zamanla piyanoya kayar, pahalı bir enstrüman olan piyanonun alınması ekonomik sebeplerden biraz uzun sürse de en nihayetinde büyük usta tango tarihine adını yazdıracak enstrümanıyla en sonunda buluşur. 15 yaşına kadar müzik eğitimi alır, 15 yaş Pugliese müzikal tarihinin başlangıcıdır. Pugliese tarihi sessiz film eşlikçisi olarak başlar


1920-1936 yılları arası Pugliese’nin müzikal varlığını hissettirmeye başladığı yıllardır. Bu dönemde İspanya Franco faşizminin etkisi altındadır. Faşizme karşı tüm dünyada aydınların harekete geçtiği bir dönemde, 1936’da kemancı arkadaşı Enrique Cantore ile Arjantin Komünist Partisi’ne katılır ve ömrünün sonuna kadar partinin üyesi olarak kalır.


Pugliese Arjantin’de ilk müzisyen sendikasının kurucularından biri (1935) ve komünist partide yönetici konuma sahiptir. Hayatının çeşitli dönemlerinde hapse atıldığı sıralar duvarlara “Tango esir alındı.” yazılır. O, buna karşı hapiste olduğu sürece arkadaşlarından piyanosunun üstüne kırmızı bir karanfil bırakmalarını ister. Salona gelenler anlar. O bir gün geri gelecek, orkestrasına eşlik edecektir. Pugliese baskının, şiddetin bu derece arttığı bir dönemde umudun sembolü olur.



Pugliese müzikal tarihi 1936 yılında Miguel Calo Orkestrasında çalarken sekteye uğrar, Pugliese siyasi görüşlerinden ötürü hapse girer, üç yıl hapis yattıktan sonra 1939’da hapisten çıkar ve kolektif yürüyen bir orkestra kurar. Pugliese Orkestrası yıllar boyunca komünist tutumu ve aktiviteleri yüzünden görsel ve işitsel medyada politik sansüre maruz kalır ama bu sansürler orkestranın değerini düşürmek yerine daha da yükseltir.

Pugliese 1943’te Peron’un antikomünizminden nasibini alır, bir kez daha hapse girer, müziği yasaklanır, üzerindeki baskılar artar ama baskılar onu yıldırmaz, büyük bestelerin birçoğunu parmaklıklar ardında yazar. Pugliese asla susturulamaz!


1946’da en meşhur bestelerinden biri olan La Yumba’yı yazar. Bu bestede makine başındaki işçilerden esinlendiği söylenir. Yum-ba ritmi önce güçlü, sert yum; sonra yumuşak ba… İşte bu ritim Pugliese ile özdeşleşir.


1950’ler, onun devleştiği yıllarda tango dünyasında sol rüzgârlar eser. Rivayete göre bir defasında çaldıkları yeri polisler basar. Mekân sahipleri polislere adet gereği parçanın bölünemeyeğini söyler. O son parça uzadıkça uzar. Yine rivayet odur ki tarihin en uzun La Cumparsita’sı o gece çalınır, şarkı iki saat sürer.


Pugliese 1980’lerde Küba’yı ziyaret eder. Küba’nın en prestijli sanat ödüllerinden Alejo Carpentier madalyasını alır. 86 yaşında Küba ile ilgili övgü dolu sözler söylemesi üzerine,

Sen otur La Yumba’nı çal!” sözüyle karşılanır bu karşı: “Bir müzisyen olmamın yanında ve hatta onun üzerinde, bir yurttaşım. Düşünceleri olan ve onlara hapislere, suçlamalara, ayrımcılığa rağmen sahip çıkmış bir yurttaşım. Bir komünistim, zorluklara ve yenilgilere boyun eğmeyenlerdenim.” sözleri ile boyuneğmemezlik inancını sürdürür.


Pugliese müzik hayatı boyunca tangonun emekçi sınıfların müziği olması için uğraşır. Bugün Pugliese çalınmadan geçen tek bir milonga yoktur, onlarca bestesini belki daha sonra kurulan tüm orkestralar seslendirir. Yine de Pugliese kendisini “Ben mütevazı bir halk müziği emekçisiyim.” diye tanımlar.

Osvaldo Pugliese tangonun Altın Çağı’nın doruk noktalarındandır. Casa del Tango genel sekreteri Nelida Rouchetto tarafından ona “El Hombre de Pueblo” (Halkın Adamı) unvanı verilir. Pugliese uzun soluklu kariyeri boyunca birçok neslin ruhuna dokunur. Pugliese müziğiyle, düşünceleriyle, bıraktığı mirasla tüm insanlığa aittir. Usta 25 Temmuz 1995 Salı günü Buenos Aires’te hayata veda eder.


 

Müzikal Tarihi



Pugliese 15’inde profesyonel müzik hayatına giriş yapar, ilk olarak Café de La Chancha’da çalar, sonra çeşitli müzik gruplarında yer alır, bunlardan ilki ilk kadın bandoneon sanatçısı Paquita Bernardo’nun grubudur. Kariyerine Enrique Pollet dörtlüsü ile devam eder. Pugliese’nin kariyerindeki yükseliş Roberto Firpo orkestrasına katılması ile devam eder, 1927’de Pedro Maffia Orkestrasının piyanistidir.

1929 yılı Pugliese müzikal tarihinin dönüm noktalarında biridir. Pugliese bu yıl keman sanatçısı Elvino Vardaro ile avant-gard bir grup kurar, bu grupla ülke turuna çıkar, turda onlara büyük şair Eduardo Moreno da eşlik eder, -Moreano Recuerdo’nun söz yazarıdır-. Ancak bu sextet başarı kaydedemez ve dağılır.


Pugliese 1930-1931 yılları arasında sextetini tekrar kurar. Bu defa bandoneonda Anibal Troilo, kemanda Alfredo Gobbi yer alır. Ne yazık ki tango tarihine adlarını altın harflerle yazdıracak bu üç sanatçının oluşturduğu sextet hiç kayıt yapmaz.

Pugliese, 1934’te Pedro Laurenz Orkestrasında çalar, bu dönemde ilk tango bestelerinin ortaya çıktığı dönemdir, La Beba bu anlamda ilk örneklerdendir, sonra bir dönem şarkıcı Ernesto Fama’ya eşlik eder.


Pugliese müzikal tarihi 1936 yılı itibarıyla bandoneonist Miguel Calo Orkestrası ile devam eder. Bu sırada siyasi görüşleri sebebiyle hapse atılır. Pugliese 1939’da hapisten çıktıktan sonra kolektif yürütülen orkestrasını kurar. Orkestra üyeleri bandoeonlarda Enrique Alessio, Osvaldo Ruggiero ve Esteban Gilardi, kemanlarda Enrique Camerano, Jaime Tursky, Oscar Luis Herrero ve Julio Carrasco, kontrbasta Aniceto Rossi ve şarkıcı Agusto Gauthier’dir, tabi piyanoda Pugliese yer alır.


Pugliese orkestrada liderdir ancak orkestra kooperatif usulü çalışır. Müzik tarzı ve Pugliese’nin duruşu tanınırlığına büyük etkide bulunur. Yine bu dönemde orkestrasıyla birlikte Radyo El Mundo’da program yapar.


Pugliese’nin emeğe verdiği değer birlikte çalıştığı arkadaşlarının orkestraya ve kendisine bağlılığını arttırır. Keman sanatçısı Enrique Cameron 1939’dan 1968’e kadar Pugliese ile birlikte çalar.

1943 yılı yine Pugliese müzikal tarihinin dönüm noktalarındandır. Pugliese bu yıl Odeón markasıyla ilk enstrüntal kayıtlarını –El Rodeo ve Farol- yapar. Bu albümde Pugliese orkestrasına vokali burun sesi ile ün salan Roberto Chanel’dir. Yine bu dönemde Pugliese müzikal bir tezat oluşturmak için mezza ses –bir tür soprano ses türü- Alberto Moran’ın orkestraya katılmasını sağlar. Orkestra Moran ile 48 şarkı kaydeder.


1949 yılında Pugliese Orkestrasına popüler şarkıcılardan Jorge Vidal, sonrasında orkestraya Jorge Maciel ve ve Miguel Montero dahil olur.

Osvaldo Pugliese Orkestrası tango tarihinin en uzun soluklu orkestrasıdır. Pugliese arkadaşlarıyla 50 yıl aynı sahneyi paylaşır. Orkestra uzun kariyeri boyunca Japonya, Çin, Orta Doğu, eski Sovyet Cumhuriyeti, Fransa, Portekiz, İspanya, Belçika, Hollanda, Finlandiya ve neredeyse tüm Güney ve Orta Amerika ülkelerinde sahne alır.


 

Etkilendiği ve Etkilediği Besteciler/Orkestralar

Pugliese’nin müziğini algılayabilmek için tango tarijine bir parça hakim olmak gerekir. Bu anlamda tango müziğinin ilk dönemi olan Guardia Vieja döneminin bilinmesi elzemdir.Guardia Vieja döneminde Guadia Vieja dönemi tango bestecileri arasında iki farklı ekolün ortaya çıktığı dönemdir. Bu ekollerden biri Francisco Canaro, Roberto Firpo, Edgardo Donato, Francisco Lomuto, Juan de Dios Filiberto gibi sanatçıların oluşturduğu ekol ki bu ekol “Eski Muhafızlar” olarak da bilinen bestecilerin izini takip ederek gelenekseli temsil ederler, ritmi ön plana alırlar. Diğer önemli ekol Osvaldo Fresedo, Juan Carlos Cobián, Julio de Caro, Pedro Maffia, Cayetango gibi bestecilerden oluşan ve “Yeni Muhafızlar” olarak da bilinen bestecilerden oluşan ekoldür, yeniliği temsil ederler, melodiyi ve harmoniyi ön plana almışlardır.

Pugliese’nin izini sürerken Nuevo Guardia dönemini ve Julio De Caro’ya değinmek gerekir

çünkü Pugliese De Caro okulundan gelmektedir. Pugliese’nin tarzı De Caro tarzının üstüne kurulmuştur. De Caro tarzından etkilenen diğer büyük sanatçılar Anibal Troilo ve Horacio Salgan’dır.


De Caro’nun tango müziğine getirdiği yenilikler nelerdir? De Caro’nun tango müziğinde yaptığı ilk yenilik ritmi sakinleştirmektir. De Caro melodiyi bandoneon ya da kemanla çalarken diğer enstrüman ritmik varyasyonları sessizce geçer. Ayrıca melodiyi “iki sesli” çalar. Misal en pes melodiyi çalarken tiz keman da armonik kontrşanı – müzikte yoğunluk, sesin gürlüğü anlamında kullanılan sözcük nüans (piyano, forte vb.) olarak da bilinir- sağlar. De Caro müziğinde her esntrümanın özerkliği vardır.

Pugliese bir söyleşisinde kendi tarzının kodlarını şöyle ifade eder: “Tango; Arolas, Bardi, Cobian’ın eserlerinden de anlaşılacağı üzere kentsel ve kırsal bir karışımdır. Sonrasında Julio ve Francisco De Caro dönemin zirvesi olmuştur. Yaptığım şey, kökleri unutmadan onları yolunu izlemekti. Çünkü tangonun devamlılığa ihtiyacı vardı.”


De Caro ile başlayan ekol Pugliese ile daha da büyüyerek yoluna devam eder. Günümüzde Pugliese tarzını Color Tango’da buluruz, Pugliese’nin müzikal derinliği ve etkileyiciliği eksilmeden Color Tango’da devam etmektedir. Color Tango’yu Pugliese’nin bandoneonisti Roberto Alvarez tarafından kurulmuştur. Pugliese’nin etkisi altında kalan bir diğer tango dehası Astor Piazzolla’dır.



 

Pugliese Tarzına Müzikal bir Bakış

Pugliese “Altın Çağ Dramatik/Çarpıcı/Etkileyici” tarzın temsilcisidir. O, aynı zamanda De Caro (Dekarean Tarz) tarzının benimseyen bestecilerdendir. Pugliese De Caro’nun açtığı yenilikçi yoldan ilerler ve kendi tarzını oluşturur. Onun tarzının en belirgin özelliği güçlü ritmik vuruşlarıdır ama Pugliese müziğinde sadece güçlü ritmik vuruş değil, güçlü ritmin yanında şarkı içinde temponun değiştiği, melodik ifadeler, tiz-bas geçişleri, kreşendolar gibi müzikal farklılıklar Pugliese tarzının kodlarını oluştururlar. Bu farklılıklar, Pugliese’nin dansçılar tarafından çok sevilmesinin de en büyük nedenidir.


Pugliese tango müziğinde kontrpuan -birbirlerine armonik açıdan bağlı ancak ritim ve gelişimi bağımsız olan seslerin ilişkisi- ve senkopların -bir sözcüğün içinde bir veya daha fazla sesin kaybı, ritim kaybı veya beklemedik yerde ritim koymanın neden olduğu bir tarzın  öncüsüdür. Onun yolunu Horacio Salgan ve Astor Piazzolla takip eder.

Pugliese müziği tarzlar arasındaki dans edilmesi en zor olanlarındandır. Pugliese şarkıları henüz sosyal dansçı seviyesine yeni yeni ulaşmaya çalışan dansçıların çok zorlandığı tarzdır. Bu sebeple Pugliese şarkıları milongalarda genelde gecenin sonuna doğru salonun sakinleşmeye başladığı zamanlarda çalınır. Bu tango DJ’liği geleneklerindendir.

Pugliese müziği karmaşık yapıdadır, birçok tango orkestrasının aksine Pugliese şarkıyı düzenli ve eşit vuruşlu cümleler düzeniyle kurgulamak yerine kendi içinde müzikal farklılıklar içeren yapılar –atempo (serbest tempo), rubato, improvizasyon, güçlü tiz/bas geçişleri, sert duruşlar vs. üzerine kurgular. Şarkıların içinde tempo değiştiği gibi ritimler de değişkendir. Bu açıdan Pugliese müziği bir bilinmezliktir.


Pugliese, orkestranın önderi ve her şeyi bir arada tutan merkezidir. Orkestra için tango vizyonunu gösteren şu üç husus çok önemlidir: ritim bölümü piyano-çift bas, yaylılar bölümü kemanlar/viyola-çift bas ve bandoneon bölümü. Orkestrasındaki sanatçıların bağımsızlığı gibi Pugliese orkestrasının enstrümanları da bağımsızdır. Şarkıların kimi yerlerinde enstrümanlar soloya çıkar. Vokalli parçalarda vokal ön plandadır. Pugliese tango cümlelerindeki sabitliği yıkma tutumu, vokalin seslendirdiği bölümlerde de gözlenir. Pugliese orkestrasının her bir enstrümanı her bir üyesi değerlidir, kıymetlidir, Bu sebepten Pugliese Orkestrasına “Bestecilerin Orkestrası” adı verilir.

Pugliese tangoları zamanın ilerisindedir. Pugliese tarzının marşlarından La Yumba ya da Negracha üzerinden bir inceleme yapacak olursak melodinin güçlü bir ritmik işlev aldığını ve yapının kendini tekrarlayan ölçüler üzerine kurulduğunu görürüz. Bu parçalar genellikle aksanlı -bir müzikte seslerin etkilerini değiştiren ve anlatılmak istenen duygununun ifade edilebilmesi için kullanılan işaretler- parçalardır.


Temel ritim, bandoneonlar, piyano ve kontrbas tarafından birinci ve üçüncü vuruşun güçlü bir şekilde çalınmasıyla gerçekleşir, burada ilk vuruş bazen büyük bir hırıltılı glissando -bir notadan diğer notaya kayarak geçme- gibi görünen kalıcı bir hareket arrastre -sürükleme-. Bu güçlü aksanların muadilleri olarak ikinci ve dördüncü vuruş daha zayıf çalınır. Osvaldo Pugliese Orkestrasının dansa mükemmel uyumun harmonik bir yapı ile birleştiği özgün bir yorumlama yöntemini getirmiştir.

Özellikle birden fazla melodik katmanın üst üste binmesi ve yoğun melankolik ve romantik ifade ile sonuçlanan rubato –temponun serbest bir şekilde hızlandırılıp yavaşlatılması- kullanımı Pugliese tarzının en önemli özelliklerinden bir diğeridir.

Sonuç olarak bir milongada Pugliese şarkısını nasıl tanınır? Onun müziği zengin, güçlü ve tutkuludur. Şarkının akışındaki ani duraksamalar, nüanslar ve tempo değişiklikleri Pugliese’nin tango müziğine getirdiği en büyük özelliklerdendir. Tiz-bas geçişi ve ses yükselip –kreşendo- gittikçe kısılması –diminuendo- Enstrüman soloları şarkıların çeşitli noktalarında görülebilir. Şarkı 1-5-1 mükemmel bitiriş (Kadans) ile sonlanır. 5 ritmi bütün orkestra güçlü, sondaki 1 biraz bekledikten sonra ve kısık bir şekilde ifade edilir.


 

Şarkıları ve Unutulmaz Anlar

1924 yılı Pugliese müzikal tarihinin en önemli yıllarından biridir. Bu yıl, ünlü bestelerinden Recuerdo’yu yazar. Bu şarkı ilk Julio De Caro tarafından kaydedilir. Bu beste Pugliese Orkestrası tarafından ancak 1946’da kaydedilir.

1940'lı yıllarda Pugliese, avangardı –yenilikçi- öngören kendi enstrümantal parçalarını kaydeder. “La Yumba” bunların en önemlisidir, Pugliese Orkestrasının bir çeşit marşı haline gelir. “Negracha” ve “Malandraca” da yine onun en önemli parçalarındandır.


Pugliese’nin önemli besteleri arasında “La Beba”, “Adiós Bardi”, “Recién”, “Barro”, “Una Vez” ve “El Encopao” gibi besteler yer alır.


1989'da, orkestrasının tango ve 50 yıllık yıldönümü ile 70 yıllık vesilesiyle Pugliese, Amsterdam'daki Royal Theatre Carré'de sahne almaya davet edilir. Konuk olarak, aynı ülke vatandaşı ve meslektaşı Astor Piazzolla da yeni sextetiyle geceye katılır ve her iki Maestro da konseri tango tarihinde gerçekten eşsiz bir an olan La Yumba ve Adiós Nonino'yu çalarak kapatır.


 

Pugliese Eserlerinden Seçkiler

Bu başlıkta en sevdiğim Pugliese şarkılarını çeşitli özellikler bakımından kendimce tasnif etmeye çalıştım. Pugliese keşfi için yola çıkanlara ışık olsun.


1) Enstrümantal/Ağırlıklı Ritmik/ Parça Sonunda Varyasyon İçeren Şarkılar

  • Emancipacion

  • Patético

  • Pata Ancha

  • De Floreo


2) Enstrümantal/Ağırlıklı Ritmik/ Yoğun Tiz-Bas Geçişli ve Ses Değişimli (Ses Yükselmesi/Düşmesi) Şarkılar

  • Gallo Ciego

  • La Yumba

  • Nochero Soy

  • Si Sos Brujo

  • La Tupungatina

  • Derecho Viejo

  • Malandraca

  • Negracha

3) Vals

  • Puentecito de Mi Rio

  • Ilusion Marina

  • Desde El Alma


4) Enstrümantal/Ağırlıklı Melodik/ Yoğun Tiz-Bas Geçişli ve Ses Değişimli (Ses Yükselmesi/Düşmesi) Şarkılar

  • Chique

  • A Evaristo Carliego

  • La Bordona

  • Don Agustin


5) Vokalli/Melodi Ön Planlı Şarkılar

  • Remembranzas

  • El Sueno Del Pibe

  • Esta Noche de Luna

  • Recuerdo

  • Adios Corazon

  • Antiguo Reloj de Cobre

  • Cafetin

  • A La Luz del Candill

6) Milonga

  • Un Baila a Beneficio

  • Milonga De Mi Tierra

  • Silueta Portena

6) Vokalli/Ritm Ön Planlı Şarkılar

  • Cascabelito

  • Quiero Verte Una Vez Mas

  • Pasional

  • Rodando Tu Esquina


7) Çift Vokalli/Melodi Ön Planlı Şarkılar

  • Mentiras

  • En Otros Caminos


 


KAYNAKÇA

Kaynak Kitaplar

Narter, Yeşim, Tango Böyle Bir Şey, Ayrıntı Yayınları, Sanat ve Kuram Dizisi, İstanbul, Kasım 2016

Hess, Remi, Tango, Dost Yayınları, Ankara, Nisan 2017


İnternet Sayfaları









Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page